Tepki ve Değişim Dergisi – 42. bildiri
14.05.2014
Soma’daki cinayeti kınıyoruz!
Zulüm ve yıkım imparatorluğu AKP iktidarının yarattığı işsizlik ve pahallılık cehennemi, can almaya devam ediyor. Son durak, Manisa’da Soma ilçesi oldu. Yıllardır “ben geliyorum” diyen cinayet, Soma’daki kömür işçilerini vurdu. Milyonlarca insanın canını yakan bu acının sorumluları, ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşmaya devam ediyor. Yaklaşık 250 işçinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 400 işçinin ise hala ulaşılamadığı şeklinde bilgiler ulaşmakla beraber, kesin sayılar iktidar ve Soma Holding adlı yasal soyguncu çetesi tarafından ısrarla gizlenmekte.
O kadar korkuyorlar ki tekrardan insanların sokaklara dökülmesinden ve çalışanların iş bırakıp hayatı felç etmesinden, sürekli ağızlarında dini temenniler ve “sağduyu” çağrısı var. Çünkü suçlu kendileri, sığınacakları ise hiçbir yer yok. Halk, bir kez daha çırılçıplak bir gerçeklikle karşı karşıya, öfkeli. Ve bu öfke, onları yakacak, biliyorlar.
Son 3 aydır sindirilmeye çalışılan siyasi ortam, tekrar alevleniyor. Başat hedef olarak somutlanan “iktidardan kurtulmak” için, daha fazla işçinin ölmemesi için, taşerona, sendikasızlaştırmaya, düşük ücretlere karşı mücadele için, bugün çok dikkatli yürütmemiz gereken bir mücadele sürecinin başlangıcıdır. Her ne kadar ülkedeki ekonomik bunalım, geçen sene isyanın başladığı süreçteki gibi patlama noktasında olmasa da, meydana gelecek olan yeni isyanlar, iktidarın giderek yozlaşan ve burjuva demokrasisini bile hiçe sayan eylemleri sonucu devam edecektir. Bu mücadelenin kazanılması ve isyanların büyümesi, Taksim-Gezi isyanındaki cephenin genişlemesi için tüm örgütlere düşen görevler var.
Bunların en başında, olayın muhattabı olması bakımından Soma Holding’in hedef alınması ve cezalandırılması amacı gerçekleştirilmeli. Soma Holding, iktidar partisi ile çok yakın ilişkileri olan, iktidar sayesinde zenginleşmiş bir yasal soygun çetesidir. Bu çeteye karşı mutlaka mücadele verilmelidir ve cezalandırılması halinde, AKP’nin ekonomik altyapıdaki çatlakları genişlemeye devam edecektir. Bu yüzden iktidarın istifası kadar, Soma Holding de hedefe konulmalıdır.
Bir çözüm olarak sunulan genel grev talebi, sendikalara dayatıldığı için yetersiz bir çağrı olacaktır. Bir kaç kızıl sendika haricinde, hiçbir sendika iş bırakmak için bilinçli, istekli bir şekilde örgütlenmeyecektir. Burada çağrı yapılması gereken, örgütsüz, Taksim-Gezi isyanına katılmış ve olaydan son derece öfkeli insanlardır. Günlük 15 dakikalık iş yavaşlatma çağrıları, etkili olacağı gibi işverenin de karşı-müdahalelerine engel olacaktır. Sonrasında bu iş yavaşlatmalar arttırılarak, bir iş bırakmaya dönüştürülebilir. Bu tür bir eylem, işçilerin tümünü temsil etme gücü olmayan sendikaların işlerinden daha fazla yararlı bir tutum olacaktır. Kısacası şu günün görevi genel grev değil, iş bıraktırma ve örgütlenerek güçlenme olmalıdır. Aynı noktayı Taksim-Gezi isyanında da savunduk, grev kararı alan sendikaların nasıl örgütsüz ve isteksiz olduklarını da burada deneyimledik (tabii ki kızıl sendikaları burada istisna kabul ediyoruz).
Son olarak, halk işçi sınıfının psikolojisi ve gerçek gücü ile tanışıyor bu olay sonrası. Özellikle ambulansa yatan genç işçinin, sağlık emekçilerine saygısından dolayı sedyesini kirletme konusundaki düşünceliliği yıllarca konuşulacak bir eylemdir. Hep bahsederdik işçi sınıfı mensubu insanların yaratıcılığından, insancıl duygularından ve girişkenliğinden. Parababalarının dizilerle, televizyon programları ile karaladığı, yaşam şartlarını zorlaştırarak yozlaştırdığı bu insanların üretimden gelen gücü ile kendine neler kattığının göstergesidir bu örnek. Özellikle işçi sınıfı siyasetini öne çıkaran, kimlik siyasetine sonuna kadar karşı duran hareketleri “sınıf indirgemeciliği(!)” ile suçlayan soytarılara da Soma işçileri gerekli cevabı vermiştir.
Türkiye, Tekel eylemlerinden sonra ilk defa işçilerin acısında ortaklaşıyor. İktidar tarafından kafadan silahsızlandırılmış halkımız bile, bu acıya kayıtsız kalamıyor. İktidar onları istediği kadar din ile kandırmaya çalışsa da, vicdanında derin bir öfke var ve bu öfke AKP’yi ve parababalarını yerle bir eder. Tabii hiçbir kuvvetin yenemeyeceği “örgütlü halk” şiarını gerçekleştirebilirsek.
Bir Cevap Yazın